Küçük ve orta ölçekli işletmelerin
ekonomideki payını, etkinliğini ve rekabet gücünü artırmak amacıyla 1990
yılında kurulan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), KOBİ’lere sunduğu finansman, iş geliştirme, AR-GE
ve teknolojik üretim gibi desteklerle büyük ve stratejik öneme sahip bir kamu
kurumu. KOSGEB’in hizmet ve desteklerinden yararlanacak işletmelere ilişkin
sektörel ve bölgesel öncelikler Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor.
KOSGEB’in hazırladığı faaliyet raporuna göre 250 kişiden az çalışan istihdam
eden ve yıllık satış geliri veya mâli bilançosu 125 milyon TL’yi aşmayan ve
mikro, küçük ve orta büyüklükte işletme olarak sınıflandırılan ekonomik
girişimler KOBİ olarak tanımlanıyor.
KOBİ Strateji Eylem Planı’na göre Türkiye’deki toplam işletmelerin %99,9’unu KOBİ’ler o- luşturuyor. Yaklaşık 3,5 milyon KOBİ’nin yarattığı toplam istihdam ise 11,8 milyon. Türkiye’nin toplam istihdamı içerisinde KOBİ’lerin payı %75,8. Yani yaklaşık her dört kişiden üçü KOBİ çalışanı. Ne var ki, KOBİ’lerin işletme sayısı ve istihdamdaki ağırlıkları toplam katma değere, yatırımlara ve ihracata aynı ölçüde yansımıyor. KOBİ’ler toplam katma değerin (GSYH) %55’ini üretirken, toplam yatırımların %50’sini, ihracatın ise %59,2’sini yapıyor. Tablonun bir başka düşündürücü yanı ise KOBİ kredilerinin bankacılık sektörü toplam kredileri içerisindeki payının sadece %19 olması! Yani Türkiye’deki işletmelerin neredeyse tamamını oluşturan KOBİ’ler bankaların verdiği kredilerin yaklaşık beşte birini alabiliyor! Bu durum Eximbank kredileri için de değişmiyor. KOBİ’lerin Eximbank’ın sunduğu krediler içerisindeki payı yalnızca %22! Söz konusu veriler ışığında Türkiye ekonomisinin çarpık biçimde büyüdüğü, gelir ve kredi dağılımında adaletsizliğin doruğa çıktığı ve bir avuç sermaye grubunca yönetildiği apaçık görülüyor!
Yazının yer aldığı sayımız: 13
Yazının toplam sayfa sayısı: 8
Yazıda kullanılan fotoğraf ve tablo sayısı: 9