Güler Sabancı, Sabancı Holdi̇ngi̇ Enerji̇ Sektöründe Sıfırdan Zi̇rveye Nasıl Çıkardı?

Henüz 15 yaşında, ergenlik çağında, uzun boylu ve zayıf bir delikanlı olan Hacı Ömer, Kayseri’den yola çıkıp yürüyerek yaklaşık 300 kilometreyi kat ettikten sonra Adana’ya vardığında takvim yaprakları 1921 yılını gösteriyordu. Kurtuluş Savaşı yaklaşık bir yıl sonra Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla resmen sonlanacaktı. Ülke büyük bir savaş ve yoksulluğun içindeydi.

Yıllar sonra çocukları tarafından Türkiye’nin en büyük ikinci holdingine adı verilecek olan Hacı Ömer’in soyu çiftçilik yapan, onun gibi yoksul kimselerden geliyordu. Tarlaları sürmede kullanılan sabanın ağaç kısmını yapıp satarak kendilerine ek gelir sağlıyorlardı. Bu yüzden Kayseri’de onlara Sabancılar denirdi.

Hacı Ömer’i Adana’da amcası Ahmet karşılamıştı. Onun da maddi durumu iyi değildi. Birlikte bir pamuk ambarında konakladıktan ancak iki ay sonra bir hana geçtiler. Hacı Ömer’in Adana’da yaptığı ilk iş, pamuğu çekirdeğinden ayırma işleminin gerçekleştirildiği bir çırçır fabrikasında hamallıktı. Ardından bu fabrikada işçilik yaptı. İlk önemli kazancını ise işçi müteahhitliğinden, balya basmayı hamallara doldurtma işinden sağladı. Balya başına fabrikalardan 15 kuruş alırken balyayı hamala 10 kuruşa doldurtuyor, her balyada 5 kuruş kazancı oluyordu.

Hacı Ömer, amcasıyla birlikte iki altın lira biriktirince 1925 yılında pamuk ticaretine başladılar. Fakat pamuk alım satımında pamuğu tartmak onlar için büyük bir sorundu. Sonunda, amca ve yeğeni, Adana’da o günlerde çok az tüccarda olan kantarlardan bir tane satın alarak ilk yatırımlarını yaptı. Bir kantara sahip olmak onları öylesine mutlu etmişti ki günlerce uyuyamadılar. Bu kantar bugün Sabancı ailesinin bir anısı olarak Adana’da korunuyor.

Yazının yer aldığı sayımız: 13

Yazının toplam sayfa sayısı: 13

Yazıda kullanılan kaynak sayısı: 34

Yazıda kullanılan fotoğraf, tablo, grafik, harita ve gazete küpürü sayısı: 17